Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Sorgulamadan,araştırmadan o kadar uzaklaştık ki. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü deyip o güne özel kadınlara çiçekler, hediyeler aldığımız, sonrada “erkekler günü niye yok” tarzından kokuşmuş espiriler yaptığımız bir güne çeviriyoruz.
“Emekçi” kelimesi günün asıl öneminin anlaşılmaması, içi boşaltılmış haliyle kabul görmesi nedeniyle pek kullanılmamış bizlerede ağır geldiği için bizde kullanmamaya özen göstermişiz. Dünya Kadınlar Günü demek tamda bizim tarzımıza uyuyor. Sosyal medya sayfalarında başkalarının sayfalarından beğenip aşırdığımız kutlama mesajlarını paylaşıp, eğer bir yeri temsil ediyor veya siyasette gözü olan biriysekte insanları rahatsız edici boyutlarda hemen hemen her özel güne mesaj gönderenlere malzeme olan bir gün haline dönüşmüş durumda. İşin aslını, bu günün neden seçildiğini pek araştırmak sorgulamak işimize gelmez.
Kadınlar Günü, 1875 yılında Amerika’da 40 bin dokuma işçisi kadın işçinin daha iyi koşullarda çalışmak ve haklarını alabilmek için girdikleri mücadeleye dayanmaktadır. Başlatılan grev ve eylemler esnasında çıkan yangından polisin kurduğu barikat nedeniyle kaçıp kurtulamayan ve yanarak hayatlarını kaybeden 120 kadın işçiyi o günden bugüne anmak için kutlanan bir günün adıdır 8 Mart. Bu feci olaydan sonra her yıl düzenli bir şekilde anma günü olan 8 Mart resmi olarak ilk kez 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag şehrinde gerçekleştirilen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında Alman Sosyalist Demokrat Parti liderlerinden Clara Zetkin 8 Mart 1857 yılında hayatlarını kaybeden kadın işçilerinin hatırasına 8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerir. Öneri, oy çokluğu ile kabul edilerek 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlar. Türkiye’de ilk kez 1921 yılında toplu halde kutlanmaya başlamış, 1980 döneminde çeşitli yasaklamalara rağmen 4 – 5 yıl sonra tekrar kitlesel kutlamalar yapılmış.
İşin özeti 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü sömürüye, haksızlığa ve de kapitalizme karşı bir direnişin adı iken içindeki “emekçi” kelimesi çıkarılarak yine kapitalizm ruhuna hizmet vermeye çalışılan bir gün haline dönüştürülmektedir. Araştırmayan, sorgulamayan, okumayan bir toplum olduğumuz için bizimde işimize geliyor. Bazılarımıza da “emekçi” kelimesi biraz ağır geliyor. Biraz “solcu” bir havası var. O yüzden kullanmak pek işimize gelmiyor gibi.
Pek çoğunuzun bildiği bir Ezidi Atasözü “Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar; Çünkü güneşi kadınlar doğurur.”der.
Kadına değer veren, kadını baş tacı yapan bir kültürün, bir inanışın topraklarında, yaşadığımız kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olaylarıda yine savunduğumuz ve uyguladıklarımız arasında çelişkiye düştüğümüz ayrı bir konu.
Büyük usta Neşet Ertaş’ın bir sözü ile bitirmek istiyorum. “Kadınlar insandır, biz insanoğlu”. Sözün inceliğine, naifliğine ve hoşluğuna bakar mısınız?

ilker Semiz